6 Mart 2016 Pazar

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var...



Bu aralar yine (her zaman ki gibi) derin düşüncelere daldım. Düşündüklerim neydi biliyor musunuz? Düşünmekten kaçtıklarım... Genel olarak olan bir şey bu aslında. Daha tazeyken bir şey fark etmem, fark edemeden de unutur giderim. Ama öyle bir vakit gelir ki... o boş verdiğim gelir saplanır boğazıma. Şunu anladım ki; anneler her zaman haklıymış... Belki o an öyle gelmiyor ama biraz daha büyüyünce anlıyorsunuz. Beni herkes tanıyamaz. Herkese açmam kendimi... Benim tanımak istediklerim tanıyabilir anca. Bir yerlerde yine kimsenin olmadığı bir dünyam var, ve o dünyam bambaşkadır. Olmalı da bence. İnsanın sadece ama sadece kendisiyle baş başa kalıp düşündüğü, yüzleştiği, yüzeysellikten akıp kurumuş dünyadan başka bir dünyası da olmalı ki kendini, benliğini, özünü koruyabilsin. Ben de hep böyle yaptım. Yaşadıklarım ne olursa olsun, gördüklerim ne olursa olsun- kendimi, iyi yönlerimi muhafaza etmeye çalıştım. Sevdim, yıkılmadım, düştüm, yıkılmadım, kaçtım, yıkılmadım, korktum, yıkılmadım... Ama sustum, yıkılmaya çalışıldım. Sessiz kaldım, basit düşünceli muhabbetlerin kalabalıklarında anıldım. Gözleriyle, yaptığı en ufak bir hareketle beni davet edene karşılık, hiç kapı açmadım. Daha ilk saniye açmaya çalıştı bir kapı, sadece merhaba kadar tuttum elini. Sevdim ama koşmadım. Baktım ama caydırmadım. Soru sordum, cevaba cevap vermedim. Olduğu yerde, konumuna bakmadan beni kısıtladı, teslim olmadım. Karşıma çıktı, şaşkınca bir şeyler geveledi, bunu fark edince daha da korktum ve gittim. Tamamen gittim. Yıllardır gelmediğim gibi, yıllar sonra da gittim. Çünkü ben en çok onu, beni değil, herkesi, her şeyi düşündüm. "Çünkü bunun adı zart zurt" deyip, istediğim gibi, önüme geldiği gibi yaşamadım. Yaşayamazdım. Yapmamalıydım; ki içimdeki her şeye rağmen bu düşünceme sadık kaldım. Gerçek olmayan, basit, gereksiz bir çok şeye rağmen, gerçek olanı fark etmeme rağmen, gerçekleştirmedim. İhale günü geldi, o vakit ihale bana kaldı. Ben sırtlandım. Anlatmayacaktım kendimi. Anlamak isteyen anlardı ne de olsa. 
Kime kızmam gerektiğini inanın bilmiyorum. Ama sanırım kızmıyorum da... Belki bu kadar sustuğum için ilk başta kendime... Sonra tek derdi nasıl lüks bir hayat süreriz derdi olan o kişilere... Benim varlığımdan, ailemin varlığından rahatsız olan, korkak, hem de çok korkak olana.. Öğrendim ki; her şeyinizle, ama her şeyinizle yargılanırsınız. Sevginizle, sevdiğinizle, sesinizle, sessizliğinizle, gözlerinizle, göremediklerinizle... Çünkü onlar, siz değildir. Sizin nasıl biri olduğunuzla değil, kim olduğunuzla ilgilenirler. En büyük ayrım şudur ki; nasıl biri olduğunuzla ilgilenenler kalbinizle, aklınızla ilgilenir. Kim olduğunuzla ilgilenenler ise ne yaptığınızla, ne dediğinizle...  Çünkü o kişilerin nasıl biri olduklarıyla bile ilgilenemezsiniz. Fazla bir şey diyemezsiniz çünkü. Olumlu tek yanları varsa da, bir çoğu da olumsuzlaşır gözünüzde. Yıllardır var olma çabasındadır, kendi kazanmadığı parayla bir şey üretemeden bir şey olmaya çalışır, hayatındaki insanların statüsü, maddiyatı ona o kadar cazip gelmiştir ki, ne olduğunu değil, nasıl yaşayacağını düşünür. Çok yüksek ihtimaldir o insanların okuduğu kitapla, izlediği filmle beynini yormadıkları, çok bellidir o insanların "tek başıma ne yapıyorum? Tek başıma ne yapacağım? Ve yine tek başıma ne yapabilirim?" diye düşünmedikleri. Çünkü düşünmelerine ihtiyaç yoktur ki... Düşünmekte nedir? Hangi tatil köyüne gitsek, hangi mekanda akşam yemeği yesek mi? Bunu düşünen insanlar sizi eleştirir, sizi yargılar, sizi TAHMİN etmeye başlar... Komik değil mi? :) Bal gibi gerçeğin ne olduğunun farkındadır ama öyle bir korkuyordur ki gerçek olmadığını fark ettiği o şeyi kaybetmekten... Bununla yüzleşip, hayatını tartışmak yerine, sizi uzaklaştırırlar. Cesaretleri yoktur çünkü, korkaktırlar.... Sizinle ilgili iki basit cümle kurar, o basitliğe kanan, yine yüzeysel düşünen insanlar da onlara kanar. Çok şey yapmayın dostlar, olur bunlar. Geçer, gider... Size bir şey olmaz. O kişiler sizi sınamaya çalıştıkları sorularla elbet sınıfta kalacaklardır. Sizi sorguya çekmek istedikleri konularla sınanırlar... Nereden mi biliyorum? Çünkü insan ayıpladığını yaşamadan ölmez :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder