28 Ağustos 2012 Salı

Dikkat son sınıf alarmı!: Dershane seçimleri başlamıştır

Bu yıl, ders kitaplarının içinde ölümlerden ölüm beğenme sezonu açılmaya başlamıştır benim için. Ki ben hala bir dershane bulamadım. Millet buldu, karar verdi, yazıldı ve derslere başladı bile. Ben daha hala ortada dam dazlak kaldım. Son sınıf olmak acayip havalı ve süper bir şey ama bunun yükü de ağır olacak gibi abi ya.
Hani düşünüyorsun. "Son sınıfım be, var mı ötesi? Yarı üniversiteli sayılırım" diye, ama sonra "Aha yani; daha çok ders çalışmak, daha çok sınav, daha çok stres" diye de bir duruyorsun. Biz YGS üyeleri çok mağduruz be. Daha doğrusu inşallah öyle olmayacağız. Yalnız hala daha bir dershane bulamazsam, Yahşi Cazibe deki Simge, sırf benim için "Mağdurum da mağdurum" değil de "Mağdursun da mağdursun" falan diye bilir. Okullar kapandı kapanalı, S ve ben Antalya da biraz edebiyat çalıştık. O yani- ondan başka kitabın kapağını açmadım ve güzel sanatlar da okuyan ben çizim bile yapmadım. Bence biri tuvalet terliği ile ağzıma, ağzıma vurmalı. Nedir bende ki bu kaşınma arzusu, çözemiyorum.

Geçenlerde Ask.Fm de B. ile sohbet ediyorum. Olay tamamen şamata, gır-gır. Konu: Üniversite, meslek gelecekler falan.  Bu cevaplardan da bakıyorum ki, beğenen hayli fazla. Abi yalnız olmadığını bilmek ne güzel bir duygudur ya. Valla ha da baktım çoğu kişi bizim durumumuzda. Bir de yazıyorlar böyle "aynen/valla ya/haklısınız" tarzı yazıklar.Oha, dedim. Sonra Berk stresin dışa vurumunu yaşamaya başladı 
Sırf üniversite yüzünden efkarlanıp rakı&balık+Ayvalık yapma isteği kabardı. Ki konu sanırım, benim görüntülü yanıtta "rakı balık mı yapsam, ne yapsam?" dememden ortaya çıkmış olabilir. Düşündükte biz oraya gidiyoruz. Köhne bir restuarant, müzik- damardan bir Müzzeyen Senar. Önümüzde rakımız, balığımız ve masanın kenarında test kitabı- Gözleri hemen bir küçük o, bir nokta ve büyük o yapın bence. Başka türlüsü olmaz. 

Lise son olmak...

* Zamanında, daha dokuzuncu sınıfta "dipteyiim, sondayııım, liise sondayııım" diye gubidik şarkılar uydurulmasına yol açmış durum.
* Senelerdir parçası oldugunuz okulunuzun, yine parçası olup da- aslında parçası olmadığınızı anladığınız tuhaf bir durum 

-Aha biz geçerken bir uğramıştık ama dört senedir sürdü.Yani geldik geleli, burdayız.-Bir daha bekleriz
-Yok artık bir dört sene de üniversite de misafir olacağız, kabul ederlerse.
-Yeni misafirlerimize ne demek istersiniz?
-Ha şu bizim zamanımızdan geçmeye hazırlanan veletlere? Ah, ah... az kırmadık bu kapıları o.O

Kendini okulun sahibi gibi hissetmektir. "Hey sen! hadi koş bana kantinden bir kaşarlı kap, gel" demek gibidir.
* Okuldaki herkesin sizi tanımasıdır.
* "Elimizde büyüdün" söylemlerininı öznesi olmaktır biraz da. 
* Çok çabuk geçeceğini, nihayet sona ereceğini bilerek- ama hep özleyeceğinin farkında "yeter artık bitse de kurtulsak" deme rahatlığıdır. 
* En zor ve sinir bozucu kısmı YGS'ye çalışmaktır.
* "Doğru dürüst bir ortalama getireyim, de yüksek puanla istediğim okula gireyim" kaygısıdır. 
* -Gerçekten bitse de kurtulsaktır-. ama hayat bir daha hiç kolay olmayacaktır sanki.
* ilk okula başladığın günden beri beklenen andır. Beklemek çok uzun sürer fakat, o yıl göz açıp kanıncaya kadar geçer. (Ben ilk okuldan mezun olup, 6.sınıf'a geçerken lise'ye geçmiş gibi bir havam vardı, hey gidi günler)

Kıssadan hisse:

Lise son olmanın avantajları:
1. Okulda karizma tavan yapar.
2. Canınız sıkılınca istediğiniz gibi bunalım yaparsınız kimse üstünüze gelmez.
3. Evde iş yapmaktan kurtulursunuz. (ders çalışmanız için)
4. Okulda olduğu gibi evde de kralsınızdır.

Lise son olmanın dezavantajları:
1. Sürekli ders çalışmanız beklenir.
2. Bilgisayardayken, sosyal paylaşım sitelerindeyken ya da dışarıda gezerken suçluluk duyarsınız.
3. Bir sene sonra nerede ne yapıyor olacağınızı bilmemek sizi gerer.
4. Arkadaşlarınızdan ayrılmak korkusuyla daha bi streslenirsiniz.

-Bence bu kadar çok maddeyi yaşarken zaten bizim sağlam kalmamız olanaksız. Bence son sınıfr sendromu yaşıyoruz. Bu pisikolojik "La ben ne olcam?" tarzı, kaygılı düşüncelerimiz ondan. Hayır, yani istersen okul birincisi, Türkiye birincisi ol, bu stresi yaşıyorsun sanırım.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

"Fenerbahçem benim, biricik sevgilim" diyen S'ye; "O sevgilin seni aldattı canım!" dedim.

Başlıktan da anlayacağınız gibi "Abi bu ne?" diye düşüneceğiniz bir olay yaşadım dün gece. Hayır, çok anormal bir durum değil yani, alt tarafı maça gittik. Dün geceki Galatasaray-Fenerbahçe derbisi  -gerçi o derbi oldu tam bir: Galatasaray-Fenerbahçe kapışması, neyse- hem benim için en garip anılardan biri, hem de en adrenalinli gecelerden biri olmuştur, dip not geçmemde yarar var.

Yani şimdi bunu anlatırken Fenerbahçeli taraftarları karşıma almak istemem elbette ki, yani siyasetten kapışmıyorken, maç yüzünden kapışmak benim için sıra dışı kavramına girebilir. Şöyle ki; twitter da bile akşamki maçla ilgili her yazdığım tweet'e iyi kötü -çoğunlukla kötü- reply'ler geldi. Dedim "tamam, kuyruk acıları bol, kuyruğumu koparma derdindeler." Ekrana bakıp, yazıyı tekrar okuyorum: "kızım beste ipe gelmek üzeresin". Tabii bu işin birazda mizahi hali ama, gerçekte yaşanan olay bu boyutların çok dışındaydı.
Galatasaraylıyım ya bir gösterişim olsun, "ahaha takımımın renklerini taşıyorum" falan tarzı sarı bluz giydim, kırmızı fular, gayet cool takılma çabalarındayım, olay Galatasaray da yani, ne yapalım. Evden dışarı çıktım, S ve benim evimizin yakın olduğunu biliyorsunuz, neyse ben kapıya geldim, ki ondan önce kızı arıyorum "neredesin, hazır mısın?" Cevap şu: "Evet kuzum, geliyorum" Evin kapısına geliyorum "sena nerede?"
Murat amca cevap veriyor "sena nerede?". Obaaaa, kız ortada yok ama ben evde sanıyorum- hayır öyle bir cevap veriyor. Neyse aradım, Ritmik Ada'ya gitmiş, geldi ama sanki 2012 filmdeki gibi arkasından New York geliyor. Yanında İ. Öyle bir psikoloji  içinde ki, yüzüme bakmıyor. Neyse evden dışarı çıktı ve saate baktık: baktığımız anda İ'den cevap geldi, cidden güldüm. "S*çtık, sıvama aşamasına bile geçiyoruz"
Sanki Türkiye 2012 koşu olimpiyatlarında gibi koşmaya başladık, ben şahsen kendimi aynen öyle hissettim. Çevredeki bakışlardan da anlaşılıyordu bu -gerçi bir çoğu turistti ama, neyse- Sonunda vardık.
Hani böyle herkesin geldiği ama sizin en son, astolist gibi geldiğiniz an vardır ya, sanki herkes size "kim lan bu salaklar" der gibi baktığını düşünürsünüz? Hah, millet yemin ederim aynen öyle bir konuma geldik. Çünkü nefes, nefese geldik. Bakan yanlış bile anlar, o ayrı. -Gerçi neredeyse herkes baktı-

-Lan 3 kız maça geliyolar, ona da yetişemiyolar ha!
-Valla be. Bide nefes, nefese gelmişler. Koşturmuşlar ya, futbolun etkisinde kalıyor kızlarımız.
-Onu bunu geçinde kız sarı-kırmızı giyinmiş beyler.
-3'ü bir arada geldi, ekip tamam. Başlat baba sen!
-Ayakta kaldılar kızlar.
-Son gelen pişmiş kelle!
-S*çtın şuan.
-Onu bunu geçinde sanırım gol attık.
-Allah'ını seven kafasına da bir top atsın, belki gol yapar.


Bize bakan insanların arasında bu ve buna benzer bir konuşma olması mümkün olabilir tabii, ihtimalleri düşünmek gerek. Biz oturduk, iki kola, bir redbull -redbull'u ben içiyorum- içiyoruz, izliyoruz. İ ve ben "cimbom'um" S de tek başına "Hadi be fener, göreyim seni!" ruh halinde. Anlayacağınız arkadaş bir parça, hatta tüm parça yalnız kaldı. Ben gol heyecanıyla redbull bardağını düşürüp, bir de güldüm. Redbull beni kanatlandırmadı da, sanırım ben onu kanatlandırdım. Kötü devrildi yani.
S, baktı gördü yeniliyorlar, gururuna sahip çıktı. "Ben gidiyorum ya!"

-Nereye ya, daha kupa vercektiniz?
-Bak şuna ya.
-Alex verse var yaaa!
-Sus bak, deşerim.
-Tamam deş ama gerçeklerle yüzleş. (öyle bir konuşuyoruz ki, ön masadakiler sanki maçı izlemeyi bıraktılar, bizi izliyorlar)
-Fual var ama ya.
-Kıyamam ya, on kişi diyoruz hala fual diyorsun, kaybetmek çok kötü değil mi?
-Aman be!

Maç bitti, hesabı ödüyoruz. Fenerli arkadaşlardan bazıları büyüklük edip, toplu bir 'Tebrikler' sunuyor. Bende öyle bir gurur var ki, sanırsın kupa'yı ben aldım.

-Arkadaşlar tebrik ediyorum galatasarlıları, s*çtık bu gece. Ama dönüşümüz mükemmel olacak
-Oğlum ne dönüşü, döndürdük zaten lan (diyor bir arkadaş)
-Abi bari avunmamıza izin ver, ne kalpsiz adamsın.

Biz S ve İ'le önden, önden yürüyoruz ama İ'le bu diyaloğu duymamamız İM-KAN-SIZ! İmkansız yani. Hele ki gülmememiz. Sonra S'ye dadaşmaya başladım ve bu Galatasaraylı grubun çok hoşuna gitmiş olacak ki, alkış- kıyamet koptu.


-Senacım, hala kardeşimsin, omzum hep açık. Şurdan selpak alalım mı?
-Beste acımla beni baş başa bırak.
-Çok duygusala bağladın sende.
-Ya olamaz ya, formama kafamı gömmek istiyorum (diyerek, dediğini yapıyor)
-İyi uykular fenev.
- FENERBAHÇEM BENİM, BİRİCİK SEVGİLİM (diyerek bağırıyor ama sonra...)
-O sevgilin seni aldattı canım. (Arkadan alkışlar, uular ve kahkahalar geldi ben de gururlandım falan böyle, birde kahkaha attım)
-Of ama offfff.
-Boş ver zaten iyi oynamıyordu, başka sefere. BELKİ....
-Çok kötüsün Bestee ya.
-Oyununuz kadar olamam. Sizinkiler kendilerini o kadar soyutladılar ki; "abi biz nerdeyiz, neyin peşinde koşuyoruz" falan diye düşündüklerini sandım. (gene alkışlar, bravo demeler geldi.)
-Tamam yarama tuz basma.

O sırada telefon geldi ve S koşarak eve gitmeye başladı, İ'le vedalaştık ve aynı yerde oturduğumuzdan bende koşturmaya başladım. Bunun üzerinde fenerbahçe formasını gören çocuklar nasıl sövüyorlar S'yi. Yakın mesafede olsaydık, Allah muhafaza. Neyse eve geldik ve cümleme başladığım ilk olaylar olmaya başladı. Twitter ve facebook da yorum paylaştım. İş görüşmelerindeki klasik laf gibi "biz size döneriz" mantığını uyguladılar abi. "Bak şimdi fener de bla bla bla" falan. O iş görüşmesine cevabım "Ne dönüyorsun be, topa dönseydiniz her şey farklı olabilirdi"

Alın o zaman sizeeeeeeeeeee;


1 Ağustos 2012 Çarşamba

İstek maillerine cevap: erkekler nasıl kız arar?

 
Geçen günlerde yazdığım 'Eski sevgilinin kulağına küpe olsun: vol 1 ve vol 2' yazılarımdan sonra o kadar güzel mailler aldım, o kadar güzel isteklerle karşılaştım ki, hepinizin yorumuna ba-yıl-dım! Ellerinize, yüreklerinize sağlık.


Ne mutlu ki bana, duygularınızı tercüman edebilmişim. Hal böyle olunca bir okuyucumun bir yorumu dikkatimi çekti.

"Selam Beste, yazıların çok hoş, beğenerek okuyorum. Özellikle eski sevgili muhabbetin gayet eğlenceliydi. Rica etsem erkekler nasıl kızlardan hoşlanır vs. şeyleri konu eder misin?"

Bu anonimin bir isteği üzerine, arkadaş ortamımda da konusu açılan bir olayı anlatarak kısa, kısa örnekler verebilirim. Bir keresinde arkadaşlarla dershanede kahve içiyorduk. "Nasıl yani ya?" diye düşündüğünüzü biliyorum. Teneffüs sırasında bizim kahve içmelerimiz ve sigara kullananların da balkona çıkıp, iki tüttürmeleri meşhurdur. Neyse, bir arkadaş gayet elinde sigarasıyla ortama ani bir giriş yaptı, hepimiz- hoopp n'oluyoruz olduk. Bizde kızlarla birlikte kahve içerken ikinci sınavların ne kadar lanet sendromları olduğunu konuşuyorduk. Zaten bu kahve tiryakiliğimiz sınav çalışırken başvurduğumuz tek şey olduğu içindi. Hal böyleyken içeriye ani giriş yapan arkadaşımız D, "abi kız beni peşinde köpek etti ya" diye bir hayıflanmaya başladı. Gözlerimizi D'ye çevirdik, adam da tık yok. 

-Nasıl yani be?
-Bir aydır hoşlanıyorum kızdan, baba kız resmen -hee evet ondan- diyecek ya. (yüzündeki çaresizlik hiç bir filmde yoktur, inanın)
-Oğlum küçük o kız senden be! Git yaşıtlarınla takıl ... (burada küfür var)
-Bana ne lan, o kızı istiyorum ben!

NEDEN O? evet, arkadaşımız on sekiz yaşında gayet yetişkinliğe adım atma aşamalarında olan iyi bir arkadaşımızdı- ama kız daha yeni dokuzuncu sınıfa geçmiş, ona göre 'çöm' sayılabilecek bir yaşta. Ama bu pek de etkili olmadı. Ne derler bilirsiniz; "Gönül bu, ota da konar, b*ka da" Genel de ikinci seçenek daha sık rastlanan bir şey ama neyse. Bu muhabbet biraz daha devam etti. Kızı neden istediğini sekiz madde ile sıraladı resmen.
  1. Kız olgun ve cool biriymiş. Her halde yaşıtları gibi "ay tontişim/minnoşoooom" gibi kendinden saniyede ışık hızıyla soğutan kelimeler etmiyor. Eee bu başlangıç için gayet iyi bir özellik. Sevgilimi yapıyorsun, bebek mi belli değil yani o cümleleri duyunca. İyidir, iyi.
  2. Güzelmiş ama havalı değilmiş. Yani cool derken havalı kısmından bahsetmediğimi anlamışsınızdır umarım. Buradaki kasıt, kendine güvenen ve nerede, nasıl davranacağını bilen biri olmak. Vayy +5 daha.
  3. Sevdiği müzikler aynıymış. Buradaki durumun karşı tarafta kendinden bir parça bulması önemli bir durum tabii ki.
  4. Akıllı ve sanırım sınıf üçüncüsü. Yani birini peşinizde köpek etmek istiyorsanız illaha da sınıf derecesi yapmanızdan söz etmiyorum, öyle olsa ne sevgili yapacaksın ki, git SAT sınavlarına çalış, yurt dışına çık abi.
  5. "Yerine göre giyiniyor" dedi. Kız orasını, burasını açan kızlardan farklıymış, eh buda bir erkek için gerekli bir unsur durumuna geliyor.
  6. Çok şekermiş-miş. Sevimli bir kız demek ki. Şahsen ben görmedim ama anlatılana göre kıza kanım ısındı.
  7. Herkes ona hayranmış. Sanırım bir insanın başkaları tarafından taktir görmesi, beğenilmesi de bunda önemli bir etken. Cümle başındaki "sanırım" lafını kaldırıyorum, kesinlikle öyle, çünkü bende de böyle oluyor.
  8. Cana yakın. - olmakta bir avantaj. Herkesle sıkı-fıkı olmanızdan bahsetmiyorum ama arkadaş canlısı ve güler yüzlü olmak önemli bir etken tabii ki de.
Demek ki, erkekler için bir kızı beğenmesinin önemli özelliklerden biri bu özellikler. Gerçi ben bunu çevremden ve izlemler'imden dolayı biliyorum.Gerçekten öyle, "boş kıza boş kalp, dolu kıza dolu kalp" derim ben buna.


B'nin ilk okul günlüğü

Hepimizin ilk okul da yazdığımız günlükleri vardır. Bunlardan bir tane de bende vardı. Her gün kalkıp, elimi-yüzümü yıkamam'dan tutun, kahvaltı ve hatta akşam yemeğinde ne yediğime kadar yazardım. Çocukluk işte, babam bir gün günlüğümü açık görmüş ve biraz okumuş ve o zamanlar kakır kıkır gülüyordu- ama ben neden güldüğünü hiç bir zaman anlamamıştım. Yani artık anlıyorum tabii ki, ben bile okudukça yarılıyorum. Yazım ve imla hatalarını geçin o zamanlar belliymiş betimlemelerde iyi olduğum. Yahu bir civciv'i ne kadar betimleyebilirsin ki? Ama ben yapmışım. Şimdi o günlükten kısa kısa paragraflar yazıyorum....

Not: Tamamen gülebilmeniz için, hiç bir düzeltme yapmadan yazacağım.


Sevgili günlük, sana yazmaya birazcıcık ara verdim tamam kabul ediyorum çok uzun bir ara verdim. Özürdilerim ama yazlığa seni götürmeyi unutmuşum banakızma ama anattıklarımdan sonra bana kızamazsın. Yazın seni götürmedim heycanlar iyice birikti.


Sevgili günlük, bu gün okula geldiğimde hiçkimse yoktu. Az sonra ayşe geldi.Türkçe ödevinden söz ettik. Dk'lar geçti sınıf doldu ilk der M.T dersiydi. M.T kitaplarımı çıkardım.Öğretmen sınıfa girdi.Tenefüste ayşe,melisa ve ben birlikte gezmeye başladık.Sonra tenefüs bitti


Sevgili günlük, sana anlatcaklarım var.Ama beni dinle -günlüğün kulağı vardı sanki- biz artık kışlık eve taşındık.Sana sıksık yazıcam. Ayrı bir odam oldu. Neyse bak şimdi bu gün okulda yılan oynadık.-Ah, ah ne çok oynardık, hey gidi günler- Seviye tesbit sınavı olduk sonuçları çok merak ediyorum.Birde büşranın evinin yolunu bulayım derken kayboluyordum. -Ay o günü hatırlıyorum.Köpek kovalamıştı beni-



Bu günlüğü yazdığım sıralarda dördüncü ya da beşinci sınıfta falandım. Bu imla hataları ve yazım yanlışlarından sonra altıncı sınıftan itibaren roman ve yazılar yazacağımı söyleseler dahi inanmazdım. Hatta bence kimse inanmazdı. Sanırım insancl kişiliğim küçük yaşlardan beri ortadaymış. Günlüğü bildiğin duyabilen, duyguları olan ve insan özelliklerine sahip bir varlık yapmışım ya, bravo bana.

31 Temmuz 2012 Salı

Eski sevgilinin kulağına küpe olsun: vol 2

Bundan önceki yazımda, ayrılan sevgililerin bir birlerine yaptıkları oyunlarından bahsetmiştim Ve görüyorum ki, bu oldukça ilgi görmüş, bir kaç günde yüksek bir okuyucu kitlesine ulaşmış. Bunun için okuyucularıma teşekkür ediyorum. Fakat canlarım bir dip not geçmek istiyorum: Yazılarımı okuduktan sonra hiç bir şey yapmadan gidenler var. Ne bir yorum, ne bir +1, ne de bir "share" yapıyorsunuz. Sözüm meclisten dışarı sadece yapmayanları kapsıyor. Sizden biraz daha emeğe saygı bekliyorum. Fırından yeni çıkmış börek gibi önünüze yeni, yeni konular sunuyorum fakat emeğimin karşılığını göremiyorum gibi. En azından sizin de fikirlerinizi, düşüncelerinizi ve görüşlerinizi almak istiyorum, bana bu konu da yardımcı olun lütfen.


Evet, gelelim eski sevgilinin kulağına küpe olacak diğer hususlara, yani vol 2'ye: Seni unuttum mesajı vermeye çalışmaktan başka yapılan bir diğer şey varsa o da yeni aşka yelken açma çabaları, arayışları ya da durumlarıdır herhalde.Bu arkadaş "eski aşkı yeni aşk unutturur" sözünün çok etkisinde kalmış olmalı Eğer eski sevgilinizi hala seviyorsanız baştan söylemem gerek ki; bu söz sizin için geçerli değildir! En fazla unutmaya çalışırsın, zaman geçirirsin ve takılırsın. Ama yavrucum yazık değil mi yeni sevgiline de? "Ben eski sevgilimi unutmak istiyorum, bulayım bir saf da unutayım" Peki o masum arkadaş ne bilsin tüm bunları...?
Sen hala yok "Ahmet" yok "Mehmet" ya da "Gözde" yok "Özge" diye sayıklarken yeni sevgilin de "Amanın biz aşkımla çok mutluyuz, bir birimizi seviyoruz" diye takılıp, kendini kandıracak. Yapma, etme, eyleme.
Bazıları da gerçekten eskiyi unutmuş ve yeni duygularla yeni bir sayfa açmıştır ki, o kişilere buradan mutluluklar ve bol huzurlar diliyorum. Bazen de bu durum yakın arkadaşların gaza getirileri sonucunda yılların bilinç altına yerleşmiş hali olabilir. Zira  kendinizden de biliyorsunuz ki, bazı arkadaşlar kendi yaşam tarzlarını size örnek gösterebilirler.

-Mehmetle ayrıldık Seda ya, çok kötüyüm. Ühühühü.
-Boşş verrrrrrrrr yenisini bulursun.

-Ya Serdar, oğlum biz Cerenle ayrıldık.
-Salla kanka ya. Sana hatun mu yok! Boş ver abi, biri gelir, biri gider.

Genel de bu tür düşüncelerini belirten arkadaşlar, bir ilişkiden yeni çıkmış, enkaz halindeki arkadaşların boşluğuna öyle bir girerler ki, akla direkt "Tabii ya. Hahaha, elimi sallasam ellisi" mantığı gelir. Ki bu direkt "Ben onsuz nasıl yapacağım yahu, bir yerden devam etmem lazım, nereden olursa olsun" demenin dışa vurum versiyonudur.

Bir de eski sevgiliye nispet yapmak ya da kıskandırmak amaçlı bulunan yeni ve geçici bir sevgili vardır. Eski sevgilinin olduğu mekana yeni sevgilisiyle gider falan da filan da. Sürekli mıck-mıck aşk gösterileriyle mutluyuz mesajı vermeye çalışabilirler. Yuh, utanmasalar mutluyuz'un yanında evleniyoruz mesajını da verecekler. Genel de bu numara hemen yenir. Hatta öyle bir yenir ki, kişi eski sevgilisini yeni aşkıyla görünce direkt "Allah belasını versin.Hemen sevgili yapmış ya! P*ç/Kaşar" diye düşünebilir. Ama çok nadir olmak üzere bu durum ters dönüyor ve "Şimdi benim baktığım gözlere bu mu bakacak? tuttuğum elleri bu mu tutacak? Ne çabuk unuttun beni sevgilim, ha ne çabuk?" tarzı dramatik triplere de girilebiliyor.


"Unut desem, yollar senin, senin adın oluyor yine"
Dinleyin, dinleyin açılırsınız.