10 Nisan 2015 Cuma

Model trafiğinden çıkmak istiyorum, gelecek beni bekler.

Herkese yeniden merhaba! Gündüz kuşağı program sunucuları gibi bir giriş yapsam da bu günkü amacım sizlere şöyle 'herkese günaydın' tadında bir yazı yazmaktı. Fakat bu sabah'a aniden koyulan dramaturji dersim olunca, 'herkese günaydın'dan çok 'herkese tünaydın' yazısı oldu, o yüzden önce beni bi bağışlayın, sonra da yine sansasyonlu bir yazıyı okumak için hazırlanın. Ha, ama okuyacaksanız tabii, Yalnız bu yazım biraz cilt yazısı gibi olacak sanırım. O yüzden önceki yazım "Seray Sever mi bilmem ama Model pek bir dengesiz" yazımı okumanızı tavsiye ediyorum. Yazı'nın içeriğine rağmen, iğrenç bir espiriyle okuyucu baştan uzaklaştırmış olabilir miyim acabaa??? Oou, bu konuyu daha sonra düşünücem.

Konun özüne dönecek olursak efendim, 5 Nisan 2015 Pazar gününden beri, son yazdığım yazımla ilgili değişik bir mail trafiği yaşıyorum. Konuyu bilen bilir, bilmeyenler için söylüyorum; aman hiç bulaşmayın canlarım! Ihım-ıhım... Neyse. Model kim, ünlü mü, en son ne zaman görüştünüz, seni seviyor mu, seni s*.... Ops! Burdan da o maili atan arkadaşa terbiyemi ödünç veriyorum. Ama tabii her çeşit okuyucuyla karşılaşmak mümkün. Hele konu Model olunca... Model demişken, bu blogumun gözde adamı oldu birden yahu. Hatta kendimi pabucu dama atılmış bile hissettim yani. Modelle ilgili mailler, sorular bilmem neler falan filan. Oysaki bana en son karşılıksız aşklarla ilgili bir yazı istenildiğinde mail atılmıştı.-Bir buçuk sene önce- Böyle diyince yoğun istek gibi geliyor değil miiiiii, nerdeee sadece Ezgi'nin kişisel isteğiydi. 

Kime: bestetosuner@gmail.com
Kimden: Ezgi

Karşılıksız aşklarla ilgili bi yazı yazsana. Şimdiden teşekkür.


Bu kadar. Bu kadar uzun bir mail di. Ama Model'in sarışın mı, esmer mi -hatttta ve hattta- kumral mı olduğunu soran bir soru maili de aldım, vatana millete hayırlı olsun. Cümleten ben kaçtıııım. Evet, kaçtım yani cevap veremedim. Kala kaldım. Tam bir ifşa olmak durumu mod on yani. Ben şimdi sarışın desem, kumral desem bu boyunu soracak, kilosunu sorcak. O da yetmicek hangi ajansta olduğunu sorcak artık önünü arkasını alamicaz modelliğe başlama hikayesini, anasını-babasını, ayak numarasını sorucak benim de yazarlık hayatımın bitişine neden olucak. Allaaahııım, iyi ki ileriyi gören bir insanım da felaket gerçekleşmeden önüne geçtim, afferim bana.
Bu soruyu soranın bir kız olmasını ümit ediyorum ayrıca. Aksi durumda- hakkında bu kadar dedikodu döndüğünden haberi olamayan Model bey'in de hiç hoşuna gitmeyecektir. 

Diyorum ya şu blogu açtığımdan beri ilk defa bir yazıyla ilgili bu kadar çok mail aldım. Yorumları da es geçmiyorum. Bunda Model'in Model olması mı, yaşadığımız olayın entrika ve ihtirası mı (Brazilya dizisine çevirdim olayı iki dakika da- Alkış!!), iki kadın bir adam edebiyatı mı, yoksa ilk defa cinselliğin içinde harmanlandığı (hatta neredeyse öyle başladığı) bir olay olması mı etkili bilemiyorum. Benim yazmak konusunda yeteneğimden de olabilir. Evet, yazar bunda kendisiyle azcık övünmek istiyor. Benim de egom bu oluversin canım, çok mu?
Bir çok görüş ortaya atıldı Modelle ilgili. Benimle ilgili. Seray Sever ile ilgili. Topumuzla ilgili haha.


Yakında halkın sesi konuşacak. Model&Bessy'ciler, Model&Seray Sever'ciler olarak iki ana grupta inceleneceğiz neredeyse. Hukuk dersinde biz işleneceğiz, sosyoloji de ev partisi'nde üç bireysel eylem adında başlıklarla örnek gösterileceğiz, övüleceğiz, taşlanacağız, heykelimizi yapacaklar, kafamızı kıracaklar... Resmen bir fantastike öğelerle süslü bu örneklerimi asla ve asla, katti ama katiyen ciddiye almayınız. Alan biri olursa, derin bir nefes alıp sakinleşmesini söyleyeniz. Bu kamu spotu metnimi okumayı yarıda bırakan bir dünya insan toplarım valla buraya. Ya da yok be, ne toplucam... Şimdi onlar da Model aşağı, Model yukarı falan olurlar artık sizi müşteri temsilcisine aktarıyorum der çeker giderim arkadaş. Ben içimdekileri döküp, başka yazılarda görüşmek üzere olacağımızı düşünürken Model Of the Model sezon 1 izler gibi oluyorum. Ben hatırlamak istemiyorum, geldi geçti diyorum resmen bir buluş yaratılıyor Modelle ilgili. Model'in son sürümü gelecek yakında. 

Hayır normal okuyucularım'dan ziyade, kendi arkadaşlarım da böyle oldu. Bir oyuncu arkadaşım okumuş yazımı... O gece anında arayıverdi. Adama bak, Model'e iş teklif edecek edasında resmen. Allahım sen koru yarabbim. Resmen başıma bela aldım. YİNE. Ayrıca sadece oyuncu değil canım, sıradan bi kız arkadaşım da maydanozluk yaptı tabii.


+Bessy, şişt? Ne ayak kızım Model falan?
-Yok bi ayak ya.
+Sen Modeller'le mi takılıyosun?
-Takılıyorsun derken?
+Yani tanışmak, görüşmek falan.
-Tanıştım sadeceeee... (burda sanki yazıda her bi b*ku anlatmamışım gibi gayet cool olmaya çalışıyorum. gülelim mi?)
+Kim bu tanıyor muyum?
-Tanımazsın ya, nerden tanıcaksın. O seni tanımıyo. Görmemiştir televizyonda


Başka bir telefon görüşmesi...

+Rahibe hayatı yaşaya yaşaya ölceksin derken turnayı gözünden mi vurdun len?
-Düzgün konuş Kepçe!!
+Şaka şaka. Kızım bilirsin severim seni ama bu çocuk bu konumda, bu durumda kalbini düşünmek istemez bence. Düzenli seks hayatı... vahooov. Hatun'un performansı nasıl?
-BİLMİYORUM CANIM SEVİŞMEDİM! SEN KAPAR MISIN ARTIK ÇENENİ?
+Ya bakma bana.. Ştt yalnız bu çocuk seviyo olabilir. 
-Nerden çıkardın bunu?
-Amacı yatmak olan bir erkek seni kalabalığa çağırmaz ki kızım. 

Ve bir başka...

+Sen kaçınca, uzaklaştı bence. Dikkat çekmek için.
-Kaçtığı yerde kalsın zaten... bunu mu demek için aradın haha.
+Kaçtığı yerde kalsın dediğin herifi... Neyse tamam tamam sıkıştırmicam.
-Ne? Ya haha neden şıkışıcak mışım hem ben, gayet rahatım.
+Deli gibi özlemişsin sen bu herifi. Hatta bence sen Seray Sever'i de hala seviyorsun. Kabul etmesen de ikisine de değer veriyorsun. O yüzden bu kadar çıkmazdasın. 
-Çıkmazda falan değilim!!
+İnatlaşacak mıyız? Seni tanırım. Acı çekmemek için kaçıyorsun. Bencillik ama bu.
-Sen  kimin tarafındasın yeaaaa? (Allahım arkadaşlarım bir olmuş Model yüzünden üstüme çullanıyorlar resmen ya! Allah belanı vermesin Modelcim)
+Taraf tutulcak bir şey yok bitanem. İkisinden de vazgeçmişsin işte çok belli. Arkadaşını üzmemek adına Model'den, seni incittiği için arkadaşından, sana oyun oynadığını düşündüğün için Model'den vazgeçmişsin.
-Çok geçerli sebepler bence.
+Model gelse, çıksa karşına ne diceksin?
-Ne alaka şimdi?
+Diyelim ki geldi?
-Gitsin ya niye geliyo?

Ben devam ediyorum, gayet iyiyim. Güçlüyüm, güzelim, başarılıyım. Hayatımın içine edecek her hangi bir şeye yer yok artık. Asla yıkılmam, yılmam. Bile bile ateşe atmam kendimi. Yanarken, başkalarının yandığını izleyemem. Her şey unutulur. Unutulmaz denen şey koca bir yalandır zaten. Hissettirdiği şeyi asla unutmasan da olayı unutursun, kişiyi unutursun, günü unutursun, her şeyi unutursun... bu yeter. Kahvemin son yudumunu içtim az önce. Ilımış...




5 Nisan 2015 Pazar

Seray Sever mi bilmem ama Model pek bir dengesiz.




Bu aralar içimde çırpınan bir dünya şey var. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu çırpınışları aylardır anca fark edebildim. Ama insan bir çok farklı şeyle uğraşırken, içinde bulunduğu yoğunluktan ve tempodan tam olarak düşünemiyor bile. Ne kendisiyle ilgili, ne de başka olaylarla ilgili...
Yani ben de uzun bir süredir pek fazla düşünmemeyi tercih ettim sanırım. Odaklanmak istediğim tek şey, 27 Mart için hazırlandığım, deli gibi uykusuz kalıp- gece gündüz provalar'a gittiğim oyunlarımdı. Oyun günü geldi çattı, iki oyunda mükemmel geçti. Hah dedim, tam rahatlayacağım, yorgunluklar bitti derken tabii ki sahne çalışmaları yeniden başladı. Öte yandan ben de düşünmeye başladım; geçtiğimiz ay yaşadıklarımı. Bu seferki hikayem de sanırım baş rol ben değilim sevgili okuyucu. Garip olanı da baş rol falan olmayışı. Saçma, b*ktan ama etkileyici gibi. 

İşte olay artık düşünmem- bol buzlu bira'mı içtikten sonra, üstüne enginar yemeği yemek gibi bir şey yani. Bira'yı severim, enginar'ı da öyle. Amma ve lakin ikisi hiçte uyumlu değiller be arkadaş.
Enginar bensem, bira da Model dir, net. Model, ben ve  Seray Sever. Siz şimdi neden bahsettiğimi anlamadınız tabii. Konuyu en başa sarmak gerekirse; bu saydığım üç şahısta, kendi halinde insanlardır. Hmmm bir saniye, kendi halinde olma durumunu iyice düşünmem gerekiyor burada.
Her neyse... Esmer, uzun saçlı, yirmi birlerinde hayatı yaşamayı seven, deli dolu bir arkadaşımdı Seray Sever. Böyle diyorum çünkü ona benziyor, n'apayım. Başka rumuzum da kalmadı, evet.
Model'se model yani. Başta ultra piç, mükemmel gülüşüne aldanıp sevişirken ağlatan cinsten... Hayır, hayır... benimle sevişmedi. İşin doğrusu onunla sevişmedim. Ama o özgüveni öyle gibi geldi bana. Muhtemel olarak en net hatırladığım şu diyalog zaten:

-Meraba, Bessy ben. 

Elimi uzattım, yüzümde o sevecen gülüş. Sevecenlik yapan sevmelerim batsın, gördüm sevecenliği. Neyse spoiler yok!

+ Meraba ben Model. 

Elimi sıktı ama sesi yatak odasına kaçtı, anında. O kısık ses... o kısık gözler... Ne yani arkadaşım fashion tv'de miyiz? Ha doğru sen ordasın tabii.
Seray Sever'in beni gelmem için bir hafta boyunca ikna  ettiği ev partisi, asıl şimdi başlamışta haberim yokmuş. Parti de Seray Sever'in arkadaşlarından Makyöz'le sanat muhabbetleri yapıyoruz. Makyöz, otuzlu yaşlarında, söylenenin aksine ruhu genç deli dolu bir kızdı bana göre. Hatta kız diyorum ki, bence içinde hala heyecanlı bir genç kız var. Pek de iyi anlaştık biz Makyözle. E ben oyuncu, o set makyözü.. ortaya ne muhabbetler çıktı. Kıvanç'ın ilk dizi yıllarındaki anılarına kadar bir dünya konuşuyoruz...

Model arada mutfağa gelip gidiyor ama ikimizde neden gelip gittiğini pek anlamıyoruz açıkçası. Sonra geçmiş zaman Model benim sözümün arasına dank diyerekten girip, soru soruverdi. Ne soruyu, ne konuyu hatırlamıyorum. Ama hatırladığım şey o yatak odası sesiyle sormayışıydı.
O andan itibaren, balkon grubu da bizim masaya katılıyor falan kısa sürece hepimiz kaynaşıp samimi oluyoruz. Görseeeenn... kırk yıllık dost! Bilmediğim şeyse Model ve Seray Sever arasında yüksek gerilim hattı oluşu. Ben tuvalette ikisini bulup, nasıl da gayet normalce "N'oldu be?" diye güldüm onu bilmiyorum. Anlamadım tabii. Köşeli biraz. Ama o yüksek gerilim hattı bana da sıçradı anasını satayım. Ne bulaşıyorsunuz yahu bana? Ne güzel içkimi içip, muhabbetimi ediyorum. Sarhoş falan da olmadım, o potansiyel falan da yok. Yok illa bir yerde bela alacağım ama başıma! işim bu! Yüksek gerilim hattı, Yüksek Model hattı oldu bir kaç saat sonra...
Model'e anın tadını çıkaran piç etiketini yapıştırıp hiç bir şey olmamış gibi davrandım. Onunda canına minnetti. Hala ufacık poposunu yaymış bar sandalyesine "Gel beraber oturalım" deyip duruyordu. Hey Allahım...

Bir gece'nin şoku oyken, bir de Seray Sever'in milletin içinde "Bessy gerçekte böyle biri değil ki. Rol yapıyor size deyişi eklendi.
Tövbest dedim geçtim içimden. Ne rolü yani? Ortam'dan ortama fark var. İnsan olan insanlarla keyiflenirsin de... geçen seferki Sırık olayın da mutluluktan uçmamı mı düşünüyordu acaba? O sırık olayı da çok karmaşık zaten. Hayatımda tanıdığım en boş erkekle, Seray Sever'in sayesinde tanışmış oldum. Ona da Seray Sever'i tanımak yeterli gelmemişti her halde. Bana o geceden hatıra Seray Sever'in sol elime bıraktığı bir sigara izi oldu, o kadar. Kendimce festival de eğlendim. Ama tek başıma eğlendim diye adım "garip bi kız" olmuş, o ayrı. Elimin acısını bile daha çok önemsedim ben. Bence bir kamu spotu olmalı yiyişirken fazla mutluluktan kaçının diye.

Seray Sever'in evindeki parti gittikçe hafifledi falan ama herkes halinden memnun. Seray Sever'e evde eğlence yetmedi, gitti o bilmem ne kulube. O kulüpteyken de şunları öğrendim.



1. Model acılı bir çocuktu.
2. Kesinlikle ve kesinlikle "merhametli bir insan"dı.
3. Şuan hayatın tadını çıkarmayı, orta yaşlarında ise ölmeyi düşünüyordu.
4. "Onunla sevişmişsin, bununla sevişmişsin. Bunlar gelip geçici" diye bir düşüncesi vardı.
5. İdealistti ama ne yazık ki tam olarak yolunu bilmiyordu.
6. Çok özgüvenli görünüp, içinde cesaret etmekten korktuğu şeyler vardı.
7. Kendisine saygısı yoktu.

-Benim Seray Sever'a saygım var, sana saygım var, burdaki herkese saygım var.... O yüzden olmaz.
+ (Derin bir iç çekiş, hüzünlenme) Benim kendime saygım var mı ki?

Beni Model'le ilgili en çok yaralayan şey buydu aslında. Bunu söyleyebilecek kadar uzaklaşmıştı kendinden. Bunu bana söylemişti. Suçlu hissettim kendimi bi an. Benim lafım mı onu kötü hiseettirmişti acaba? Gururunu mu kırmıştı? Çok abartıyor muydum? Belki evet, ama ince düşünmediğim bir an olsa zaten bu kadar yara almazdım her halde. O an belki kırılan gururunu tamir etmek amacıyla dudaklarına küçük bir buse kondurabilirdim. Seray Sever'i umursamadan... Çünkü beni odasından kovan çok sevgili arkadaşım daha sonra beni küçük düşürmek için planlar yapacaktı. Ama ben yapmadım. Onun yerine Model'in saçlarını okşadım, yüzünü okşadım, kirpiklerini okşadım.... Aradığı meme değildi, aradığı çıplak kalçalar değildi. İçini görmüştüm o an. Masum bir an yakalamıştım. Ama Model şuan aradığının meme olduğunu düşünüyor, o ayrı. Fakat ben artık insanların oldukları kişiden kaçıp, olmak istedikleri insan gibi davranmalarına alıştım. Benim onların içlerini görüyor olmam koca bir saçmalık. Bir insan kendi içini göremiyor ve bundan kaçıyorsa, elimden "saygılar" deyip çekilmekten başka bir şey gelmez. Biliyorum aksi en çok beni yaralar. Hayatta bazı kayıplar belki de güzel kazançlar yaratır. Tamam belki yaratmaz. Ama ya yaratırsa? Umut ediyoruz işte. Elimizden başka ne gelir ki güzel okuyucu?
Model'in alnındaki Harry Potter çizgisine dokunmuştum. Baklavalarına dokunmaktan önemliydi benim için. Elini tutmak, o desteği öyle göstermek penisini tutmaktan önemliydi mesela. Kirpiklerini okşadım. Ne anlam yüklenirdi buna bilmiyorum. Bir anne, bir arkadaş, bir eş, bir sevgili? Bana göre çok değer vermekti. Evet, sekiz dokuz saate kadar hayatımda hiç görmediğim, tanımadığım, iki, üç saat öncesine kadar zengin piçi dediğim çocuğa kendini, hayatını, düşüncelerini anlattığında, gözlerini gördükten sonra çok değer vermiştim.
Bunun sonucu asla hesaplanmayacak şekilde bitmişti. Bitmiş miydi?
O gece hiç uyuyamadım, Sabah Model en model haliyle karşıma çıktı. Bana bakmıyordu, ben ona bakmıyorken bana baktığını öğrendiğimde "yandık" dedim.
Sonrasında arayıp sormamalar ve birden mesaj atmalar, yardım istemeler, destek olmalar ama olamamalar. Dengesiz, hoyrat, hırçın ama sevecen bir taraf vardı Model'de. Bana o konuşma'dan sonra sevecen ve sonrasında çoğunlukla hırçındı. Emir verir, saçma sapan kız muhabbetleri yapar ve sonra özür dilerdi. Bir kaç ay önce beni zar zor Cihangir'e çağırdı. İçimdeki öfkeyi kusmaya gitmiştim. Kendimi bu kadar değersiz hissettiren o hakaretlerin nedenini öğrenmeye...

Cihangir meydan da bekliyorum. Hava soğuk. İki saat önce Pendik'ten gelmenin yorgunluğu... Yüzüm de belli belirsiz bir makyaj. Soğuktan yanaklarım pembeleşmiş, dudağıma sürdüğüm renksiz bir nemlendirici. Saçlar her zaman ki gibi salık, dalgalı. Yine telefon sesi. Açtım. Onuncu defa nerdesin diyor. Vapura bindiğimden beri on defa aramıştır. Karşıdan Model görünüverdi. Yine upuzun ve ince. Deri ceket giymiş ama en değişiği yüzündeki o mutluluktan uçacak çoçuksu gülümseme. Aylardır benimle sevişememenin tutkusunu, hırsını yaşadığını düşündüğüm çocuk koşa koşa bana doğru geldi. Kollarını açtı. Sanki beni sadece bir gece görmedi, her gece görüyor ama kırk gece görmemiş gibi.

+TAM BİR BELASIN BİLİYORSUN DEĞİL Mİ?

TAAAK! Her herhalde film olsa böyle bir efekt koyardı yönetmen. Model deli gibi sarılmaya başladı bana. Ama kaburgalarım kırılacak, nefes alamıyorum resmen. O cüsse ve boyla bana sarılınca ufacık kaldım kollarının arasında. Öyle ki dengesini de kaybediyor salak, sağa sola yalpalanıyoruz resmen. Düştük düşücez. Bizi görenler ne pis gülmüşlerdir var yaaa. Kız zaten adamdan görünmüyor. Cihangir'in göbeğinde sağa sola sallanıp, parmak uçlarında ayakta durmaya çalışan iki asalak tip. Tam capslik. Hayır model adam, yürümeyi bile benden güzel yapar gerçi...

-Ya bırak. N'apıyosun. Ya uuf...




Ben kurtulmaya çalıştıkça o daha da sardı sarmaladı. Hayatımda bana sarılan ilk erkek olarak da krolonojime geçti Model efendi. Ama kabul etmek gerek güzel sarıldı. Nefes almama izin vermedi gerçi. Hoyrat işte, hırçın severken de öyle. Ne saçmalıksa bana sarılırken yine o cümlelerini düşündüm... "benim kendime saygım var mı ki" Bekledim bi süre. Sarılmadım, sarılamadım... Bırak diyordum sadece. N'olur bırak Model. Her şeyi niye zorlaştırıyorsun anasını satayım!! Tatlı bela falan da değilsin, en acılı lahmacun halt etmiş yanında.

+Bırakmam. Özledim!

İyi b*k yedin! İşleri arapsaçı yapmayı pek bir seviyorsun zaten!

+Sarıııl sendeee.
-Ne sarılcam be!

Benim her bir cümlem de daha da sarıldı. Sanki hiç bırakmayacak gibi. Ama sadece "gibi". Öyle sarıldı ki kalbinin ritmini hissettim. O an ellerim yavaşça sırtına gitti. N'olcaksa olsundu artık düşüncem. Sarıldım. Onun kadar sıkı değil ama yine de zoraki değildi.
Bir iki dakika sarılmıştır herhalde. Sonra boynuma sokuldu. Kaçındım, huysuzlaştım. Saçlarımı kokladı. Boynumu öpmek ister gibi saçlarımdan öptü. Dudağı kulağıma yakındı. Huylandım, içim titredi.
Ayrıldığımızda Model bir ilginç geldi gözüme. Ağzımı yüzümü sıkıp seviyordu beni, iki de bir özledim diyordu. N'oluyoruz ya diyordum içimden. Bu adam maksuz mu yapıyor bunları? Beni mi sınıyor nedir.

Ben arkadaşlarıyla Cihangir de bir mekanda olduğunu düşünürken, beynimden aşağı kaynar suları döken cümle çok rahatça çıkıverdi Model'in ağzından. Sanki o aptaldı da, o parti gecesinden sonra Seray Sever'in bana gıcık olduğunu, aramızın açık olduğunu bilmiyordu. Ben Seray Sever'i ondan daha çok tanıyordum... Çok güzel salağa yatmıştı Model. Tam bir oyuncuydu yani.

-Nerde bu mekan?
+Mekan değil ya, ev.
-Kimin evi ki?
+Bessy iyi misin, kimin evi olabilir. Seray Sever'in evi işte.

Seray Sever'in evi kadar taş düşsün başına. Beni görmek uğruna, en b*ktan geceyi yaşattın bana ve herkese.

LahmacunÜstüNot: Birde beyfendi'nin çok sevgili arkadaşıyla uğraşmıştım tüm gece. Adam ayak üstü hamile bırakma potansiyeline sahipti. Ayakta da değildim, gerisini siz düşünün. İlk defa hayatımda "o son rakıyı içmeyecektim" dedim yeminle. Küçücük oda da kovalamaca oynadık resmen. Adam ne hayırdan, ne uykum var'dan anladı. Hayır yani tüm gece Seray Sever'in soğuk, samimiyetsiz ve alaycı tavırlarını çekmişim, yetmemiş çocukça laf sokan, gitmem için elinden geleni yapan- o gece ortak, o gece'den sonra sadece Seray Sever'in arkadaşı olan Bilmiş'le uğraşmışım... He yaaa, ben neden o gece "hadi size doyum olmuyor, ben artık kaçayım" deyip çıkmadım ki o evden? En kötü sahilde boş boş oturur, ama tedirgin olmazdım.  Zaten Seray Sever Bilmiş'e beni çok güzel anlatmış, hayırlısı canım ya. Ben bile kadınlar'dan korkuyorum yahu, erkekler nasıl korkmasın? Adamlar haklı. Model'in arkadaşı, garibim olanlardan habersiz... Genele bakacak olursak hepimiz olanlardan habersiz gibiydik zaten. "Dallas Plus Ultra Cihangir Style" Ohhh babyy!

Model'i asla affetmicem ve ona çok teşekkür ederim. Beni o eve götürmesi;

1. O gece ki Bessy'e rağmen pantolonunu çıkaran arkadaşını tanımama,
2. Sevgilisi'nin gerçek yüzünü, mükemmel arkadaşlığını, bir erkek uğruna beni nasıl güzel sildiğini görmem'e

neden oldu. Model beni iyi ki o eve götürdü ve keşke o eve götürmeseydi. Kendimi hem çok şanslı, hem de çok iğrenç hissemiştim. Değer verdiğim adamın arkadaşı pantolonunu çıkarıp saçlarımı okşuyor ve dostum sandığım kız bana bir yabancı gibi davranıp, öfkesini relax olmaya çalışır gibi gösteriyor.... Öfkesinde bile yapmacıktı. Keşke o gece ağzıma s*çsaydı. Keşke "defol git evimden" deseydi. Keşke beni engellemeden önce öfkesini kussaydı. Bu kadar kötü olmazdı hiç bir şey.

Bundan sonraki hikaye aslında bitişe yaklaşıyordu. Hikaye hep bittiği sandığım anda devam etti, geçenler de yeniden devam etti ama artık devam etsin istemiyordum. Dedim ya bira güzel, enginar güzel ama eksikler. Bira var, enginar var, ama tuzlu fıstıkta var. Ve bira tuzlu fıstığı seçer. Olması gereken bira ve tuzlu fıstık ikilisidir. Enginar kendine ekmek bulmalı ya da tek takılmalıdır.