22 Temmuz 2013 Pazartesi

Sen buna aşk demişsin ama bu bildiğin yalnızlık.


Hikaye bana ait. Bu hikaye öyle boş bir hikaye değildir. Yani şöyle ki, Defne'in yaşadıkları hemen hemen hepimizin başına gelebilecek cinsten ve aşk-yalnızlık karıştırmasının sonuçlarının somutlaştığı bir hikaye. Bazen aşık olduğumuz adamlar, aslında sığındığımız limanlardır.


Defne yirmi üç yaşında, çok güzel, çok başarılı, İstanbul da büyük bir şirketin editörlüğünü yapan genç bir kadındır. Bir gün iş yerindeki yakın arkadaşı Bilgeyle bir bar da, bir kadeh şarap içmeye giderler. Defne ve Bilge gayet şık ve asil bir görünümle bara girdiler ve kendilerine birer kadeh şarap söyleyip muhabbet etmeye başladılar. Sohbete o kadar dalmışlardır ki yanlarına gelen adamı fark etmediler bile.
Bilge adamı fark edince büyük bir şaşkınlık ve sevinçle adama sarıldı. Defne olan bitenden habersiz ikisini izliyordu.
"Ozan? İnanmıyorum, nerelerdesin sen ya? Ay canım, çok özlemişim" 
"Bir hafta önce Amerikadan döndüm, burda da işler vardı. Arkadaşlarla da öyle değişiklik olsun diye çıktık, seni gördüm"
Ozan takım elbiseler içinde uzun boylu, kumral, yakışıklı ve karizmatik bir adamdı. Defne yüzünde küçük ama anlamsız bir tebessümle ikisini izliyordu. Bunu fark eden Bilge hemen söze daldı.
"Ayy Defne pardon seni tanıştırmadım. Bu Ozan. Benim üniversite'den arkadaşım. İki yıldır Amerikadaydı da"
Defne elini Ozan'a uzattı.
"Memnun oldum"
"Bende"
Ozan o an Defne'den etkilenmiş bir bakışla gülümsedi. Bir kaç saat sonra Defne ve Bilge de Ozan'ın arkadaş grubuna katıldılar. Gece boyunca masa da muhabbet, kahkaha, şakalar eksik olmadı. 
"Ozancım biz kalkalım, malum yarın iş var. Ama arayı açma yine görüşelim"
"Olur Bilgecim. Çok memnun oldum Defne"
"Bende"
Defne eve geldiğinde o kadar yorgundu ki bir an önce kendini yatağa atmak istiyordu. O an Bilge'den bir mesaj geldi. Mesaj'da Ozan'ın Bilge'ye kendisini sorduğunu ve çok etkilendiğini yazıyordu. Defne çok şaşırmıştı ama aynı zamanda da hoşuna gitmişti. O anda Sedat aklına geldi. En son kavgalarından sonra bir daha konuşmamışlardı. Gerçi son kavgalarında ayrılmışlardı ama sonuçta aramamıştı bir daha, gerçekten bitirmişti demek ki. Onu ne kadar da özlemişti aslında. Ama yazmıyordu, bir haftadır ne arayıp ne soruyordu.
Ertesi gün Ozan'dan bir mesaj geldi. Öğle yemeği için kendisini çok severek gittiği bir mekana davet ettiğini yazıyordu. Defne hemen kabul etti. Ozan gayet kültürlü, yakışıklı, başarılı ve nazik bir adamdı sonuçta.
Öğle yemeği saati gelince Ozan'dan bir mesaj daha geldi. Ozan'ın şirketin kapısında kendisini beklediğini yazmıştı. Defne hemen aşağı indi. Son model lüks bir arabayla birlikte yemek yiyecekleri mekana gittiler. Zarif ve şık dizaynlı bu mekanda güzel bir çupra balık ve bir bira söylediler. Ozan'ın muhabbeti hiç sıkıcı değildi. Hatta o kadar keyifliydi ki, Defne onu dinlemeye doyamıyordu. Ama Ozan'a bakınca mutluluk ve güvenden başka bir şey de hissetmiyordu. Balıklar geldi ve ikisi de muhabbet ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. 
Ozan ve Defne o günden sonra sık sık görüşmeye başladılar. Ozan, her zaman Defne'ye karşı nazik, bonkör ve ilgili davranıyordu. Defne bunun çok iyi farkındaydı. Gel git zaman Ozan'la sevgili oldular. Defne gayet mutluydu. 
"Alo, canım bu akşam yemeğe çıkalım, ne dersin?"
"Yok Ozan ya, ben evde bir şeyler atıştırırım, starbuks'a falan oturalım olmadı, birer kahve içeriz"
"Tamam sevgilim. akşam alırım o zaman seni, öptüm"
"Tamam canım"
Defne telefonu kapatır kapatmaz kapı çaldı. Defne tam anlamıyla şok geçirmişti.
"Sedat?"
"Merhaba, geçebilir miyim?"
İki ay sonra Sedat'ı karşısında gören Defne ne diyeceğini bilmiyordu. Neden şimdi gelmişti? Neden daha önce hiç aramamıştı? Defne kalbinin duracağını düşündü o an. Sedat karşısında aylar sonra tam da beklediği gibi duruyordu. Çok kızgındı ona. Kafasına ne varsa atmak istiyor, ona yaşattıkları için bir kez daha canını yakmak istiyordu. Sonra tekrar durdu. Şuan Ozan'la birlikteydi. Sedat yine tam zamanında girmişti işte hayatına. Şimdi, defol git, artık seni unuttum ben başkasıyla beraberim dese Sedat giderdi, emindi buna. Ne kadar odun olduğunu düşünse de, Sedat aynı derece de o kadar gururlu bir adamdı. Ve her şeye rağmen Defne Sedat'ı çok özlemişti. Gitmesini istemiyordu, bir daha hiç gitmesini istemiyordu. Ama Ozan ne olacaktı? Ozan dört dörtlük bir adam, mükemmel bir sevgiliydi. O Sedat değildi, onun hissettirdiklerini hissettirmiyordu ama yine de Sedat'tan daha cesaretli olduğu kesindi. O an kendinden iğrendi Defne. Bunu Ozan'a yapamazdı. Bunu hak edecek son adamdı Ozan.
"Çık git evimden Sedat!"
"Ne?"
"Çık git. Şuna bak ya. Sen kendini ne sanıyosun? Aylar öncesinden beni terk et git, sonra aylar sonra ce-ee der gibi çık karşıma. Şamar oğlanımıyım ben? Defol Sedatt!"
"Ben gitmedim, sen beni gönderdin. Davranışlarınla, hareketlerinle"
"İyi o zaman hiç gelmeseydin. Ne güzel kurtulmuşsun, ne diye geliyosun? İstemiyorum seni!"
"Hala yalan söylemeyi beceremiyosun. Beni unutmadın, ben de seni. Bunu ikimizde biliyoruz. Özledik işte bir birimizi"
"Harbi salaksın sen. Özlemişmiş. Özleyen adam bu zamana kadar arar, sorar, senin özlemin şimdi mi depreşti?"
"Bir kere de bir şeyi sorgulamasan, akışına bıraksan?"
"Tabiiiii beyimiz her şey yolunda giderken sıktın, bunalttın beni diye gitsin, sonra canı sıkılsın geri dönsün, ben de hiç bir şey sormadan geri kabul edeyim. Olduuuu, başka derdin?"
"Seni seviyorum, hep sevdim, hep özledim. Sorunlarımız vardı, biliyosun"
Defne o an durdu. Sedat aylar sonra onu sevdiğini söylemişti ve ilk defa da gerçekleri. Evet sorunları vardı, hem de aylar aylar öncesinden beri. Ama onlar sorunları halletmek yerine hep kaçmışlardı. Hep aşklarına sığınıp düzelir sanmışlardı, ama düzelmemişti işte. Daha da büyümüştü. O kadar çok yıpratmışlardı ki bir birlerini bunu durduk yere yaptıklarını düşünmüşlerdi, artık ilişkinin ömrü bittiği için. Oysa altında yatan bir dünya sorun vardı ve hiç birini halletmeden devam etmişlerdi bu ilişkiye. Ayrılırken bile sorunlardan kaçarak bitirmişlerdi iki yıllık ilişkilerini. Defne o an Sedat'ın da haklı olduğunu anladı. Telefon çaldı, ekranda çıkan yazıyı okuyunca gözlerinin büyümesine engel olamadan dona kaldı.
"Bir şey demicek misin, kim o?"
Defne, Sedat'ın yanında Ozan'ın telefonunu nasıl açacağını merak etti. Şimdi açsa Ozan aşkımlı, canımlı konuşacak Sedat her şeyi çakacak, kendisi Ozan'la soğuk konuşsa Ozan huylanacaktı. Her şeye rağmen telefonu açtı ve Sedat'ın tuhaf bakışlarını aldırmadan içeri gitti.
"Efendim"
"Canım eve alıncak bir şey var mı? Eve bir şeyler alıyorum da, eksiğin varsa sana da alayım"
"Yok birtanem, teşekkürler"
"Tamam canım"
Defne şimdi bu adamı nasıl bıraksındı? O kadar düşünceli, iyi kalpli bir adam... Derin bir nefes aldı.
Tam o an Sedat karşısına çıkıverdi.
"Kimdi o?"
"Ne kimdi?"
"Defne salakmışsın gibi rol yapma bana. Telefondaki kimdi diyorum?"
"Bilge ya, eve bir şeyler alıyomuşta, sana da alayım mı diye sordu. Hem sana ne Sedat ya? Hayır anlamıyorum, hala daha nasıl bana karışabilceğini düşünüyorsun?"
"Napıyım kızım, seviyorum hala seni"
"Off, offf ömrümü yedin!"
Akşam üzeri Defne, Sedat gidince iyice her şeyi düşündü. Defne, Sedat gelince onsuz yapamayacağını tekrar anlamıştı. Sedat, Ozan kadar eğlenceli, kibar falan değildi ama Sedat yanındayken kalbi ağzında geziyordu, Sedat'ın başkasıyla birlikte olma fikri içinde fırtınalar kopartıyordu. Başka birini severken, hem de çok severken Ozan'la birlikte olmaya devam edemezdi. Bunu ona yapamazdı. Bu gece ayrılmalıydı ondan. Belki gerçekten onu çok seven bir kızla tanışır ve mutlu olurdu. Bu şekilde onu oyalamaya hakkı yoktu. 
Akşam yoldayken Defne'in ağzını bıçak açmıyordu. Hala daha bu gün olanları tartıyordu kafasında. Keyifsiz ve ruhsuzdu. Bunu Ozan da fark etmişti.
"Sevgilim neyin var?"
"Hıı? Ah, yok bir şey dalmışım."
"Keyfin falan yoksa bir doktora gidelim"
"Hayır Ozan, iyiyim ben"
"Peki canım."
"Ozan? Nereye gidiyoruz, Starbuks demiştik."
"Tamam oraya da gideriz, ama önce sana bir süprizim var"
"Ne süprizi Ozan, gerek yok böyle şeylere"
"Sabret seeen"
Geldikleri mekan göl kenarında çok şık bir restoranttı. Defne bu gece ayrılmak istediğini söylemeye hazırlanırken Ozan'ın bu süprizi işleri berbat etmişti. Gerçi bir kez daha vicdan azabı çekti Ozan'a bunu yaptığı için. Masaya geçip oturdular ve siparişleri verdiler. Defne, durduk yere Ozan da farklı bir neşenin olduğunu fark etti.
"Çok neşelisin bu akşam, hayırdır?"
"Evet, çok neşeliyim, mükemmel bir hayatım var. Mükemmel bir sevgilim, aşkım var."
Defne daha da rahatsız olmuştu bu sözlerle. Ozan kendisini her şeyden habersiz seviyordu, sadece seviyordu.
"İyi ki tanıdım seni Defne. O kadar mutluyum, o kadar aşığım ki sana, asla gitmemeni istiyorum, hep benimle kal, hep seninle kalayım istiyorum. Sen benim hayatıma giren en güzel şeysin, en doğru gerçeğimsin"
"Haydaa, ne doğrusu, ne gerçeği Ozan ya? Aylardır sana aşık olduğumu düşünerek devam ettim bu ilişkiye. Hiç bir zaman senin beni sevdiğin kadar sevemedim seni. Kendimi çok suçlu hissediyorum ama sen hayal dünyasında yaşıyorsun, aşktan gözün kör olmuş be adam, nasıl sana aşık olmadığımı fark etmedin, son zamanlarda askerlik arkadaşınmışım gibi davranıyorum anlasana oğlum artıkkk" da diyemezdi Ozan'a. Ozan bunu hak etmiyordu zaten.
Ozan, Defne'in önünde diz çöktü ve hemen kırmızı kadife küçük bir kutu çıkardı. Yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki, adam neredeyse kanatlanıp uçacaktı.
"Bu gün şirketten bir teklif aldım. Paristeki şirkette çalışmamı istiyorlar. Benimle gel, benim yanımda ol. Ordan sana bir iş ayarlarız, ikimiz birlikte çok mutlu oluruz. Defne, hayatımın aşkı, meleğim, her şeyim... benimle evlenir misin?"
"Yok artık ya, ben bu adama farkında olmadan aşk büyüsü mü yaptım nedir? Yahu ne evlenmesi, hem ben daha yirmi üç yaşındayım, fransızca da bilmem ben neyine geliyorum senle Fransaya? Adama bak ya kurmuş kafasında senaryoyu. Birde daha çıkalı iki ay anca olmuş hemen evlencek benle. Hiçte aile babası tipli durmuyo ama... Ozan sen naptın ya? Allahımm ne günahım vardı benim bunlar geldi başıma? Bu gün aylar sonra hala deli gibi aşık olduğum eski sevgilim gelir kafamı karıştırır, şimdi aşık olmadığımı fark ettiğim yeni sevgilim hadi gel evlenelim, mutlu olalım lay lay lom bi vaziyette beni Paris'e kaçırmayı planlar. Gördüm sopanı, rahat ol" Defne içinden bin bir şey söylerken Ozan, Defneye seslenir.
"Ne diyorsun?"
"Ozan ben fransızca bilmiyorum"
"Öğrenirsin"
"Ben orda çalışamam"
"Senin şirketinin de şüpesi var orda"
"Ozan ben İstanbuldan gitmek istemiyorum"
"Ne zaman istersen uçakla gelirsin"
"Offffff! Evlenmeyi düşünmüyorumm!"
Ozan'ın yüzü aldığı cevapla birden düşer.
"Bak, özür dilerim öyle demek istemedim Ozan. Seninle alakalı değil, ben kimseyle evlenmeyi düşünmüyorum. Ozan daha yirmi üç yaşındayım, çok gencim. Genç yaşımda çok başarılı bir kariyerim var. Planlarım var. Hemen evlenmeyi düşünmüyorum da, istemiyorum da."
"Anladım."
Defne kendi beyniyle yine baş başa kaldı o an. İçinde türlü türlü cümleler kurdu, düşündü, düşündü...


"Özür dilerim Ozan. Sana aşık olduğumu sandığım için, senin beni sevmeni sevdiğim için, senin yanında mutlu ve güvendeyim diye seni kabul ettiğim için özür dilerim. Sen aşık olmadığım, ama yanında hep kendimi mutlu ve güvende hissettiğim bir adammışsın meğer. Sedat'ın yokluğuyla öyle bir boşluğa düşmüşüm ki, o an karşıma çıkınca seni aşk sanmışım, kendimi kandırmışım. Onu unutmak için senin aşkına sığınmışım. Ondan kaçmak için sana sarılmışım. Mutlu olayım derken herkesi mutsuz etmişim meğer ben. En başta da seni. Çok özür dilerim. Keşke beni hiç sevmeseydin. Beni evlenmeyi düşünecek kadar sevmeseydin. Benimle Pariste yaşayıp, hayatına devam etmeyi düşünecek kadar sevmeseydin. Keşke sana aşık bir kadınla ilgili düşünseydin bunları. Çok özür dilerim yaşattıklarım için. Çektireceğim acı için. Sen bunları hiç hak etmedin"

Bu hikayenin sonu siz nereye bağlarsanız öyle gider. Yani öyle bir hikaye değil ama ben uydurdum. Sonunu kendiniz yazın. İsterseniz Sedat her şeyi öğrensin Defne ikisinden de ayrılmak zorunda kalsın, isterseniz Defne Sedat'a hiç geri dönmesin ya da aniden Ozanla Paris'e gitsin. Nasıl bir şey hayal ediyorsanız, kendiniz kafanızda yazın. Ya da tüm bunları yoruma yazın, konuşalım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder